Yıldızlar Bize Ne Söyler?

Gökyüzüne Yazılmış Kadim Bir Hikâyeinsanlık tarihinin en eski sorularından biridir.“Gökyüzü bize ne anlatır?”

Binlerce yıl önce ne teleskop vardı ne de modern bilim... Ama insanlar başlarını göğe kaldırdıklarında yıldızları gördüler ve bu ışık noktalarına anlamlar yüklediler. Gökyüzü onlar için hem bir takvimdi hem de kaderin kendisiydi.

Bu derin gözlem ve anlam arayışı, zamanla iki farklı alanın doğmasına neden oldu: Astroloji ve astronomi. Başlangıçta ayrılmaz bir bütün olan bu iki disiplin, biri gökyüzünün simgesel dilini, diğeri matematiksel yapısını araştırdı.

Bugünkü Irak topraklarında yaşayan Babilliler, tarıma dayalı yaşamlarını sürdürebilmek için gökyüzünü dikkatle izlediler.
Güneş’in doğuşu, Ay’ın evreleri ve yıldızların döngüleri; mevsimleri, ekim zamanlarını ve kutsal günlerini belirliyordu.

Bu gözlemler, yılın 12 ayına denk gelen 12 takım yıldızın yani bugünkü burçların ortaya çıkmasını sağladı. Babillilere göre gökyüzü yalnızca zamanı değil, aynı zamanda kralın ve ülkenin kaderini de belirliyordu.

Benzer bir sistem Mısır'da da gelişti. Astroloji, böylece gökyüzünün düzenini dünyadaki olaylarla ilişkilendiren kadim bir inanç ve bilgi sistemi olarak doğdu.

Astroloji, Antik Yunan’da felsefenin konusu haline geldi.
Şu soru, uzun süre tartışıldı:“İnsan kaderi gökyüzüne mi yazılmıştır, yoksa özgür irade midir belirleyici olan?”

Bu tartışmalar astrolojiyi farklı düşüncelere ayırdı.Yine de Roma İmparatorluğu döneminde yıldızların yönetim üzerindeki etkisine duyulan inanç o kadar büyüktü ki, astroloji hukuk sistemine bile girdi. Feodal toplumda ise bir ideolojik araç haline geldi.

Rönesans ve Aydınlanma dönemleri, bireyin aklını ve gözlemini öne çıkardı.
Kepler, gençliğinde horoskop hazırlayarak geçimini sağladı, sonrasında gezegenlerin ekliptik yörüngelerini keşfederek astronomi tarihine geçti.

Bilimsel yöntem geliştikçe, doğa olayları daha kapsamlı biçimde açıklanabilir hale geldi. Astroloji ise resmi otoritelerden çekildi ama yok olmadı.

Bugün astroloji, artık kralların değil bireylerin hikâyesini anlatıyor.
Aşk, kariyer, ilişkiler, kişisel dönüşüm... İnsanlar yine gökyüzüne bakıyor, ama artık kendi iç dünyalarının yansımalarını orada arıyorlar.

Kapitalizmin hızla dönen çarkları arasında belirsizlik arttıkça, astroloji bir rehber, bir anlam dili olarak yeniden popülerlik kazanıyor.

Artık astroloji, bir dogma değil; kolektif bilinçte varlığını sürdüren sembolik bir anlatı, zamanlar üstü bir alfabe gibi... Ve bu alfabe, gökyüzüne bakan herkese hâlâ aynı soruyu sorduruyor:

“Yıldızlar bize ne söylüyor?”